nokta. yeni paragraf. ben aşık olmak istiyorum, dedi. nasıl yani?, dedim. basbayağı, bildiğin aşık olmak istiyorum, dedi. öyle siparişle olabiliyor mu bu meret?, diye sordum.
giriş: 1000 sene kadar önce, istanbuldaki evimizin salonunda oturmuş ailece laflıyoruz. -bilmemkim hanımın görümcesinin komşusu, eltisinin kızkardeşine senden bahsetmiş. çok iyi, güzel, okumuş kız demişler.
dertsiz başınıza dert, açık yüreğinize sıkıntı istiyorsanız 2 seçeneğiniz var. 1-beni takip edin; manyetik bela çekici özelliklerim var. 2- benim takip ettiklerimi takip edin. azap,
geçmişte birkaç yazı yazmışım…. daha sonradan farkettim. insanları isimleriyle anıyorum fakat onlara verdiğim renkler var isimlerinden baskın. örneğin bir kırmızım var hayatımda. ömrümün sonuna dek
çocuğun yapımında likit anlamda katkı payı bulunan, vicdanı sorumluluklarının bilincinde ise daha sonraki yıllarda da evde likiditeyi sağlayan erkek tarafının diline pelesenk ettiği “Ne yani,
rezil birşeydir annelik hali, onu baştan açık seçik ifade edeyim. ismin -e hali ile, -de hali ile alakası yoktur. -den halidir insanlığın. kendin-den verirsin. bedeninden,
you know the most popular girl in school… the one everyone lusts after… the one you are “supposed to like” because every body else
(keyif verici madde katkısız) dijital makinen omuzunda dolaşırken ‘on’ düğmesi takılır da açık kalırsa…… haybeye, değil 5…… 500 poz çekse kötü resim vermeyecek bir şehirden
erkek olsaydım, yazardım. erkek olsaydım çok şey yapardım ama öncelikle yazardım. içimden geldiği gibi yazardım hem de. ağzımdan çıkan kelimelerde “ayıp, ayıp, hiç bir kadının
hikayedir. rivayettir. ama şart değildir. bir evlilik hikayesi dinledim istanbul’da. formülü yazmışlar, bütün evliliklere uygulamışlar gibi geldi. bir hikaye dinledim, bin hikaye dinledim, hepsi aynıydı.