uyum sözkonusu. uyum olmazsa olmaz bu meret. kimyası, fiziği, biyolojisi, matematiği tutacak. çünkü birbirlerini tüketmeleri lazım. birinin diğerini tamamen kavrayabilmesi, kavrananın ya teslim olması ya
sokak çocuğuyum ben. hani bugün ah vah ettiğimiz, gözleri, günleri, beyinleri dijital ekranlarda heba oluyor ve sosyallikten ve oksijenden uzak kalıyorlar diye ağıtlar yaktığımız çocukların
açıyorum çıkartıyorum eliyorum seçiyorum çöpe atıyorum bağışlıyorum katlıyorum bavul açıyorum yerleştiriyorum… koli hazırlıyorum yerleştiriyorum sığdırıyorum kapıyorum fermuarı çekiyorum bantlıyorum yenisine geçiyorum askıları çıkarıyorum düzeltiyorum silkeliyorum
yazmamak için parmaklarımı çapraz tutmuş bekliyorum. uzun zamandır. haftalardır. yok, aylardır. yok, yok. haklısın. sen daha iyi biliyorsun. yıllardır! bugünlerde kendimle öyle bir başbaşayım ki,
müthiş bir şey. alt tarafı bir gün olmasının dayanılmaz hafifliği ile onlar basamağının değişmesinin dayanılmaz ağırlığı. kırk. kırk ya! sayı ile 40. friggin’ forty! ………..
doğumgünüme katılan hediye alan hediye veren hediye alıp ta hala veremeyen (bahane neyse artık?!) akıllara ziyan hediye hazırlığında bulunan gençlik (!) resimlerimle powerpoint sunumu hazırlayan
Güney Kaliforniya sıcağı. Buram buram. Senenin büyük kısmında bunaltmayan, parıldayan, üzeri açık arabaların yaşama sebebi, Los Angeles’ı film endüstrisinin merkezi olarak tutan güzelim Güney Kaliforniya
bir koyda huzur buldum geçenlerde. üç gün. tek başımaydım. ……………… güneş tam bir tur atmadan önce… bugün. aklın alabildiği en büyük dolunun ardından bir ay
Nefret edilesi bir şehirde yaşıyorum. Nefret derken bildiğiniz nefret! Havası her daim limonata gibi, rutubeti az, sıcağı öldürmeyen, kara çamura bulaşmayan, yaşamayı seçtiğimiz bölgeleri son
Bir rica üzerine, 31 Mart 2010’da bir ankette kendimi anlatmışım. Bu gece taptaze tanıştığım “benden daha zeki” (sorgulamayın; olabiliyor) biri beni benden önce bulup bu