MEGGYOZYEL

When I'm good, I'm very very good but when I'm bad, I'm even better

N.

sessiz ayrıldık.
öylesine uzadık aksi yönlerde.

15 sene önceydi.
20 kusur senenin üstüne 15 sene evvel, aynı başladığımız noktanın önünde buluştuk nişantaşında;
lafladık, sonra hadi görüşürüz deyip sırtlarımızı döndük ve aksi istikametlerde yürüdük.
sanki o 20 seneyi yaşamamış gibi.

şimdiki 15 gündü.
yine öyle ayrıldık.
susuz, sabunsuz.
salyasız, sümüksüz.
öyle vedaymış, Allahaısmarlamakmış, viciklikmiş, gıcıklıkmış……
gözyaşı yok, derin derin iç geçirmeler, sarılmalar……
eeeeee….. birazdan da gidiyorsun gibi girizgahlar yok….
giriş, gelişme, sonuçtan bi-haberbir şekilde…

bindik arabaya.
indik arabadan.
hadi bye bye, bye bye…

o döndü,havaalanına doğru yürüdü; ben de arabama bindim, çevirdim anahtarı, camdan dışarı bile bakmadan bastım gittim.

hiçbirşeyini sevmeseydim onun, bu ayrılışlarımızı severdim.

ayrılığı sevmem çünkü. ailemden her sene ayrılmayı, çocuklarımdan haftada 1-2 gün ayrılmayı, kocamdan ayrılmayı, eski erkek arkadaşlarımdan….
kabataş setüstü’nde çalıştım ben senelerce… o isimden ayrılmayı hiç mi hiç sevmemiştim mesela.
şişli terakki’den ayrılıp tüm arkadaşlarımı orada bırakmayı da sevmemiştim; canevim beyoğlu anadoludan ayrılmayı da sevmedim….
ah dillere destan, bir ömre bedel hisar manzarasına meze boğaziçi’nden de…

ama ondan ayrılmak her zaman keyifti benim için.

boğazımı düğüm etmedi. şekerlenmedi; ağdalaşmadı.
sek rakı var ya, temiz içim. susuz, buzsuz….ki sadece öyle içmeyi severim!
sek ayrılıktı bizimkiler hep.
bu amerikalıların wham! bam! , thank you ma’am dedikleri cinsten.
no strings attached.
net.

eve geldim.
boşluğu yokmuş gibi davrandım. ne gözlerim yaşardı, ne ağladım, ne birşey.
gecelerce devrilmiş şarap şişelerine baktım biraz. shiraz, nouveau, cabernet, pinot…
üzerime sıcak birşeyler geçirdim. tünedim sandalyemin üzerine işte, kedi gibi, bacaklar altta kıvrılmış…
dönüp arkamdaki koltuğa baktım; geceler boyunca nöbetleştik, o bilgisayar ben koltuk, o koltuk ben bilgisayar…
msn’e tıkladım.
uçağa biniyorum dedi.
e hadi byebye….

kapattım.klavyenin kenarına damlamış ve iz bırakmış şarap damlasını temizledim işaret parmağımla…
hangimiz damlattı acaba diye düşündüm.
player’da onla günlerdir dinlediğimiz bir şarkıya tıkladım. ömrüm boyunca onla dinleyeceğime ihtimal bile vermemiş olup ta dinlediğim ve akıl dimag durdurur derecede sözlerini dahi bildiği bir şarkı başladı çalmaya!
kaderim bu, böyle yazılmış yazım.
hiçkimsenin aşkında yoktur gözüm…
bir yalnızlık şarkısı söyler sazım.
ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım.

tabii damara şırınga sokmaya gerek yok. güldüm; kapattım.

norikam, cookie’ler senin için değil; günü gelince sahibine ver. fırında pişen hediyeyi unutma. aldıklarımızı çabuk eskit ve konuştuğumuz gibi okazyon elbiseni almaya buraya gelmek için paraları istiflemeye başla. çaldırma bu sefer.

hadi bye. iyi yolculukların olsun gülüm. sabaha kaldığımız noktadan konuşmaya devam….

Related Posts

kuştüyü
camera obscura
Yazar