MEGGYOZYEL

When I'm good, I'm very very good but when I'm bad, I'm even better

dost

son derece gözyaşı destekli bir yazı….döktüğüm her damla için bir harf var burada…

ve ağır bir yazı. birçoğunun üzerine alınması gereken.

ve sert bir yazı. çünkü kırgınlık taşıyor.

hatta çok sert bir yazı. çünkü kızgınlık taşıyor.

ama basına dönelim….

yazı yazmaya yeltendiğimi duyan iyi bir dost bugün bana daha önce değinmediğim bir konuda, yazmadığım bir şekilde bir yazı yazmamı önerdi. nedir yani? küresel ısınma üzerine bir mani? tarantino’nun çocukluk travmalarının bugünkü filmine etkisi üzerine bir röportaj? konu ne? şekil ne?

nereden nereye geldim.

hiç yazmadığım birşeyi yazmak….
hiç ben olmayan şekilde.
ama bildiğim şekilde….

öğrendiklerimi yazayım dedim bugünlerde.

bilen bilir; zor bir dönem.

hayatımda içine düşeceğimi düşünmemiş olduğum bir çukurda, hayatımda denemeyi düşünmeyeceğim işlerle, hayatımda cesaret etmeyi düşünemeyeceğim hareketlerle, hayatımda bilmediğim zorlukları göğüslemeye çalışmak.

hayatım?

ama arkadaşlar var. ama dostlar var. eh, bildiğiniz susam var, kızkardeşler var…..

peh peh peh… çok çabuk öğreniyor insan bazen.

kısa sürede;

dost dediğin insanın, bilinen tüm klişe tanımlar dahilinde iyi günde olduğu kadar kötü gününde de yanında olması gerektiğini öğrendim. lakin kötü günün başında elini tutup, “bak ilerideki ışığı görüyor musun? ona doğru yürü, biliyorum çıkacaksın” demenin yeterli olmadığını da.

dostun omuzunda ağlamasına izin vermesi değilmiş onu dost yapan. omuzunda ağlarken mendili uzatması ve 2 koluyla sarılması da gerekiyormuş. çünkü bir dönüp bakmışım ki, aslında tüm aradığım o sarılan 2 kolmuş….

en yakınımda dost bildiğimin en uzakta durabildiğini, en uzaktakının ise benimle nefes alıp verebildiğini öğrendim, çok kırgın. beklemediğim “dostlardan” sahte yakınlıklar, beklemediğim “insanlardan” dost olduğunu öğrendim.

“ben” olmadığım halde yardımını istediğim insanların en “yardımsever” yüzlerini en bonkör kartlarla oynayabildiklerini öğrendim. dünyayı yerinden oynatmaya söz verip, parmak dahi oynatmadıklarını…

en son 20 sene önce süratini gördüğüm, ve hatta hayatımda yüzünü dahi görmediğim insanların dost değil “kardeş” olabildiklerini öğrendim.

güvendiğim dağlara kar yağdı diye hayıflanabilecekken, tıpıyı bile aradığımı, başıma çığ olarak düşeceklerini hiç hesap etmediğimi öğrendim.
en sağlam dost diyeceğin adamın, en altından kalkılmaz çığ olabileceğini ve de ….

her gecenin sabahı, tünelin ucundaki ışık, kapanan ve açılan kapılar, artık daha dibi olmayan çukurlar gibi saçmalıkların, yara oluk oluk kanarken tuz gibi değdiğini…. beni buz gibi bıraktığını öğrendim….
dedim ya…. özlü sözler antolojisi her kitapçıda var; zaten devir google devri!
martaval okuma, yanımda dur.

kesinlikle gerçek dostun bana kaç adım yakın ve aynı anda kaç adım mesafede durmasını bilen insan olduğunu öğrendim, şaşkınlıkla.
her daim ekranımda, telefonumda, kapımda olan kişinin dost olmadığını, aslında allahına şükretmek için başkasının burukluğunu, kırgınlığını, kızgınlığını gözlemlemek olduğunu farkettim amacının, hayretler içersinde.

evini, işini, gücünü bırakıp gelen de değil gerçek dost. başkalarının üzerinden geçip, başkasının zamanından çalıp, başkasının rızkını bana teklif edenlerin asla dost olmadığını öğrendim en kötüsü sanki…

bütün istediğim 2 sevgi sözcüğüyken bazen, bunun mislini hissettiği halde gösterememe özrünün ardında saklanan insanlara hayret ettim günlerce, aylarca. bütün istediğimim 2 sevgi sözcüğü olduğunu “söylediğim halde” ilaç niyetine bunu söyleyemeyen insanlar….. tamamlayamıyorum ki bu cümleyi…

senin için hemen telefonlar açacağım; senin için hemen bu işi halledeceğim; sana acilen bu insanı tanıştıracağım ve senin için dünyaları yerinden oynatacağım diyen insanların değil…..

telefonu açan,

işi halleden,

o insanı tanıştıran,

ve dünyayı yerinden oynatan, en azından oynatmaya gayret eden insanın dost olduğuna karar verdim, net şekilde.

ağzımda öyle kötü bir tat var ki, yazmaya bloglar yetmez.

dürüst.olup.sevgime.takıl.
düşman.olup.suratıma.tükür.

hah……. 2sı de dostu kodluyor güya!

eh, bu bağlamda… oldu olacak…

artık gülümseyerek sarıldığım canım arkadaşım!….hayatımda her zaman yerin var, bundan sonra seviyesini benim belirlediğim ;).

eğer bu satırları okuyor ve en ufak bir tereddüt yaşıyorsan içinden geçirdiklerinden mütevellit!

emin ol o zaman…. seni düşünerek yazdım!

xoxo!

Related Posts

kuştüyü
camera obscura
Yazar