MEGGYOZYEL

When I'm good, I'm very very good but when I'm bad, I'm even better

ondörtbinaltıyüz

müthiş bir şey.

alt tarafı bir gün olmasının dayanılmaz hafifliği ile onlar basamağının değişmesinin dayanılmaz ağırlığı.

kırk.

kırk ya!

sayı ile 40.

friggin’ forty!

………..

öncelikle ben bildiğiniz 40’lardan değilim. ben bildiğiniz hiçbirşeyden değilim de, ben ve saz heyetim (70li kadınlar hamamı) hiçbir şekilde bildiğiniz hatunlardan değiliz.
tüm kızları güle oynaya eşikten geçirdim; eşikten atlamak için bendeniz de senenin son gününü bekledim.

……………….

başka türlü bir mahsul olduk biz.

sesi fazla gür, saçları fazla dağınık, gözleri biraz farklı bakan, ankesor, analog, digital, high definition, zen, organik, reiki, kabbalism, rumi, atkins ve iPad’e vakıf, bir ayağı ganj’a sokmuş, fakir fukaralık içinde beşili inekleri seyrederken öbür eliyle NY saks 5th’te gucci ayıklayan bir jenerasyon…. diyorum işte, cins bir mahsul…

içi fazla olmuş, dişi fazla sert, tadından yenmez, yanında yatılmaz bir mahsul (her türlü anlamı yükleyiniz; çekebildiğiniz her tarafa çekiniz).

anneannelerimizin devri geçti diyeceğim ama sanıyorum biz annelerimizin devrinden de miras devralamadık. hoş, ben ısrarla ablalarımızın devrinin bile bize fazla sürtünmediğini düşünmekteyim. ha gayret, normal olandan bi-haberiz. fazla ağır yaşadık geçiş dönemlerini. velhasıl…. – ben yapmadım matematiği elbet, iphone yaptı – 350,400 (yazı ile üçyüzelli bin dörtyüz) saat sonra işte karşınızda olmuş bir MĞY .
tamam, bakım ve onarım çalışmaları her zaman devam etmekte ama, neticede karar verdim ki biz olduk!

bildiğin, olduk!

bizler, amerikan marketi edasında hasarsız, firesiz, çiziksiz, cilalı ve suni kızlar değil; vuruk, çizik, ezik, farklı ebatlarda, düzensiz fakat tadından yenmez nesil kızları olduk örneğin.

biz, geçmişteki ve müstakbel kayınvalidelerimizin oğullarına asla yakıştıramayacakları “ağzı 40 numara pabuç”, yırtık, terbiyesiz, asi gelinler olduk. hatta beğenmeyenler değiştirdi de yerimize “daha iyilerini” aldılar 😉

biz cici annelerin yaptığı gibi 6 saatte 600 adet yaprak dolması saran parmaklara sahip olamadık amma senelik zam için 6 saatte 6 genel müdür, ast, üst, bölüm şefinin kıçını öpmeyi bilen kızlar olduk malesef.

bizler, reçelini yapmak için 4 gün öncesinden kireçe yatırılan domatesin zamanlama mantığını anlamamakla birlikte, kavanozda hazır ve de nazır domates reçelini marketten alıp, kalan zamanda da master programına devam eden, belki pilav üzeri tavuk değil ama ekonomi üzeri bilgisayar, edebiyat üzeri işletme istifleyen hanımlar olduk.

biz mideye dokünsa da her türlü naneyi yiyen kızlar, kadınlar, kadıncıklar olduk.
geceleri tek başına çıkmayı bilen, kafada az buçuk korku, çok buçuk tereddütle taksim’den, beyoğlu’ndan taksi çeken ve ayağı parçalayan topuklara inat, apartmanın son basamağına kadar o topuklarla tırmanan, ama gerektiği durumda pistte 12 pont stilettoları fırlatıp çıplak tepinmenin keyfini bilen kadınlar olduk.

biz, güzel geliyor söylemesi nedense, şarap açmayı bilen kızlar olduk. birçoğumuz shiraz ile merlot’u yudumladığında farkını bilemese de, “işte bu tad benim çok hoşuma gidiyor!” diyebilen hatunlar olduk. gecelerin sabahında şarap şişelerinin tıpalarını saklayacak kadar romantik, şişeleri yanyana dizip gülme komalarına girecek kadar çatlak, bir şişe şarabın dibinde hayatın anlamını çözebilecek kadar felsefik güzeller olduk.

olduk be abi işte, olduk!

eski topraklara benzemez şekilde, kendi yaşımız hatunları kanser illetine teslim edip, mantığı bilinmez acıları göğüsleyebilen ve bunlarla başedebilen kızlar olduk. gencecik yaşlarımızda arkadaş gömen ve dost kaybeden neslin hatunları olduk.

biz, “ay ben bu şeyleri beceremiyorum” diyerek bilgisayarın açma kapama düğmesine dahi basmaya tırsan jenerasyona inat, USB kabloları ve cepte (gerekirse svarowski taşlı) flash drive’ların kadınları olduk. çoğumuz iki erkek arasında 4 dakkada seçim yapmayı becerip blackberry ile iphone arasında seçim yapamadı mesela. bu sayede, hem eş, hem kuma sahibi olduk.

bizler “corporate environment”larda basamakları çıkarken, o “kadın doğasıdır” dedikleri duygusallığı ve ekstradan gözyaşlarını tuvalet köşelerinde mendillere istifleyip, sonra o gözyaşlı mendili, hayatı bize zehir etmiş müdürümüzün masasını ele geçirirken ona yediren neslin kadınları olduk.

biz, sarışın, kızıl, esmer 40‘lar, sapına, dibine, köküne kadar aldatılan kızlar olduk. ha, aldatılan kızlar olduk ama “aldatılan salak karılar” olmadık. gerektiği yerde, canımız istedikçe her türlü “durum”u “durum” yapıp (rulo olarak okuyunuz) sahibine iade ettik!

geri dönüp okuyunca aniden farkettiğim gibi, biz bunları bu kadar asice, bu kadar dan dün yazmayı da becerebilen, “yerse” hatunlar olduk. yemezse, fondip kontenjanından!

biz 2 bayram, 2 toplantı, 2 seyahat arası 2 espresso ile 2 santim çapta cafe masasına tüneyip 2 kız başbaşa, 2 saat içerisinde son 2 seneyi özetleyebilen kızlar olduk .

ki bu kısmı ciddidir…. bu muhabbetlerde bile “mutlu olmamaya rağmen, mutluymuş gibi görünen” en süper jenerasyon olduk.

biz 40‘lar, gözlerimiz kapalı, doların, erkeğin, louis vuitton’un gerçeği ile taklidini ayırdedebilen kadınlar olduk. bazılarına benim gibi turnusol kağıdı ve sarı dolar kalemi lazım olduysa da geneli benden daha zeki çıktı. ya da 1970’in o son günü teşrif etmem sebebiyle, ben biraz geri kaldım diyelim.

tiineycir dönemlerinde kıbrıs’tan gelen kaçak lee ve levi’slara sahip olmaktan, birçoğunun aylık kirasına denk, düşük bel jean’ler içine kayan,
iyi bir çift topuğun enfes bir yemekten çok daha uzun soluklu gideceğinin hesabından haberdar,
risotto’nun lapa pilav, ravioli’nin ise bildiğin mantı olduğunu idrak etmiş fakat her zaman için made in italy güdümlü mantıktan hareketle….
sutyen askısının “tadında” görünürse tadından yenmeyeceğini bilen
fakat düşük bele endeksli g-string olayının, wikileaks’in dahi ulaşamayacağı derecede “top secret” olmasına ehemmiyetle dikkat eden
zehir gibi, baldan tatlı hatunlar olduk.

bazılarımız öne night’ların vazgeçilmezi, bazılarımız ise uzun soluklu ilişkilerin nadide sultanı,…
bazılarımız inadı inat, kıçı 2 kanat feminist, bazılarımız ise bira tenekesi istifler gibi koca istifleyen şahsiyetler olduk.

ama bütün bunların üstünde ne olduk, tahmin et……

tüm erkeklerden bağımsız, kızkıza bir seyahatin, biz boğaz gecesinin, “hangover” bir istanbul sabahında kaymak cimrisi “house” pazar kahvaltısının keyfini, lezzetini, kahkahasını ve tatminini dünyada hiçbir erkeğe (rakam ile 0) değişmeyen hatunlar olduk.

ha ha, siz bizi 40 sanıyorsunuz değil mi? o dinleyemediğiniz muhabbetlerimiz de, var yaaaaa…… değil 2×20‘den 2 çıtırı, 4‘unu birden cebimizden çıkaracak demde, kavin en güzel şarabi olduk.

…………………………

duydum ki bu sene, siyahların kadını 40’ına basmanın şerefine kahverengi tonlarına atlamış; bir diğeri machka parkından gelen arabeske kulak kabartmakta…
bir taze 40 mini etek sınırlarını zorluyor, bir diğeri ise evde oturan domestostan, canavar bir iş kadınına dönüşmüş…. şirketteki tüm erkekler dizlerinin üstünde!

bir 40‘lik güzel huşband #2 ile avrupa’ya sıçramış, biri huşband #2 ile dünya seyahatinde…

can ciğer bir 40’im, en güzel şarabını açmış, ateşi körüklemekte,
biri ise gözlerine chanel kalemini çekmiş, fırça üçü ile hafifçe dağıtıyor rengi kara gözlerine dantel…

yiyoruz, içiyoruz, kahkahalar atıyoruz arsızlığımıza, densizliğimize, deliliğimize…. kapalı kapılar ardında bazen katila katila ağlıyor, bazen katila katila gülüyoruz ağlanacak hallerimize….

görüyoruz, biliyoruz, gösteriyoruz, kışkırtıyoruz, dinliyoruz, anlıyoruz, besliyoruz, besleniyoruz, döküyoruz, saçıyoruz, açıyoruz….

espresso fincanı boşalıyor; şarap kadehi devriliyor, bir sigara, bir puro izmariti kullukte…

muhtemelen krall veya buble çalıyor…

müzikle birlikte mırıldanıyoruz.

Related Posts

kuştüyü
camera obscura
Yazar