yazı bitti; basına döndüm; okumaya kalktım, kendim bile anlamadım. yazının içinde kaybolanlar için gazeteniz aracılığıyla çekilişsiz, kuponsuz yol haritası, bilgisayar dostu olanlar içinse google maps
karşıma otur. yanıma filan değil. karşıma. alçak bir tabureye. öne doğru eğil. gözgöze seviye. yakın mesafe. sadece dizlerin değsın. ve konuş karşımda. konuş…… ….. (burası
hiçbir orjinalliği yok bu satırlarımın. olmayacak ta. yani o güzel burunu şimdiden kıvırıp, eee? ne var bunda yapabilirsin…. çünkü bu yazı direkt bir kopyalama işlemi.
bir simidin üstündeki susam kadar dostum var benim….. kasıtlı kelime. “tanıdığım” demiyorum. dostum. çünkü ben dost oldukça, başka açık kapı bırakmıyorum; o da mecburen dost
geldi dediler. ne bileyim ben; takvime bakan mı var? gelsin dedim, gelsin. saklanırsam namerdim. hakikaten de saklanmıyorum. eskiden de saklanmazdım. takmazdım; iplemezdim… ayıcıktan ve çikolatadan
gelin burada dobra dobra yazalım. siz yeni nesil pırıl pırıl diyen geyikleri okuyadürün… boğaz kenarında rüzgar efil efil eserken hanım hanım evinden çıkan 16 yasındaki
sessiz ayrıldık. öylesine uzadık aksi yönlerde. 15 sene önceydi. 20 kusur senenin üstüne 15 sene evvel, aynı başladığımız noktanın önünde buluştuk nişantaşında; lafladık, sonra hadi
pis birşey, tabii. ama farzedin ki ben çok daha pozitif bir anlam yükledim kelimeye. hani üstünüze yapışan, suyla sabunla dahi çıkmayan, herşeyde nokta nokta leke
Yalnız olacaksın. Gönlün boş olacak. Yüreğin temiz olacak. Kalbin müsait olacak. Şansın açık olacak. Kısmetin bol olacak. Rastlayacaksın. Bilmeyeceksin. Tekrar rastlayacaksın. Hatırlayacaksın. Bir daha karşılaşacaksın.
ayrı düşsem seninle dedim bir süreliğine, en romantik buluşma, kavuşma, koklasıp sevişme noktamız neresi olurdu? eh, her gece dümdüz uyuyamıyor insan… bazı geceler kuzulara takıyorsun,